27 Şubat 2012 Pazartesi

Teras Evler


Yapı ve tasarım anlayışları içinde teras evler, bir düşük yoğunluklu yapılaşma şeklidir. Kökeni 17. yüzyıl Britanyasıdır. Burada, adeta birbirinin kopyası ve bir duvarla birbirinden ayrılmış, aralarında kot farkı olan evler söz konusudur. Genellikle yamaçlara inşa edilirler. Ancak yamaçlara inşa edilmeyip, alt kısımlarında oluşan boşlukların değerlendirildiği şekiller de vardır. Yine de buna pek teras evler diyemeyiz. İlk ve son evlere bitiş teras evleri denir ve genellikle, ortadakilerden biraz daha büyük olurlar. 
Teras evler, batı dünyasında çok farklı sosyal kesimlerce tercih edilebilen bir yapı tipidir. Kökeni itibariyle, "işçi sınıfı" için ilk olarak inşa edilmiş olan bu evler, günümüzde, daha çok varlıklı kesim tarafından tercih edilmektedir. Bunun sebebi, bu tip yapıların geniş bir araziye ihtiyaç duymasıdır ve şehirlerde dünya çapında arazi fiyatları günden güne yükselmektedir. 
Teras Evler, dünyada en çok Avrupa'da, Kuzey Amerika'da ve Okyanusya'da tercih edilmektedir. Günümüzde, teraslar daha çok apartmanların en üst katında bulunmakdır. Ancak teras evler literatürde, bitişik nizam yapılara karşılık gelir. Şöyle bir yapıdır:

Ancak ülkemizde, teras evler kavramından anlaşılan bu değildir. Teras evler, ülkemizde, kot farkı ile bir yamaçta inşa edilmiş ardışık evler anlamına gelmektedir ve bu evlerinden isim çağrışımıyla anlaşılacağı üzere birer terasları olur. Terasları ayıran duvarlar aynı zamanda evleri de ayırırlar. İşte ülkemizde anlaşıldığı şekliyle teras evler şudur:

Birbirine benzeyen evler inşa etme kavramı, 16. yüzyılda başlar. Bunun ilk örneği Yarmouth Rows olarak bilinen yapıdır. Yapılar için teras kelimesi ilk olarak bahçe terasları kavramından devşirilmiştir.Bunun literatürde ilk kullanıldığı dönem ise Gürcistan dönemidir. Bu metinlerde, şehirlerde dizi dizi sıralanmış, eşit yükseklikteki yapılar için bu terim kullanılmıştı. O dönemde, sıradan bir şehir yapısı iki veya üç katlıydı. Genelde çoğunun bitişik yapı ile bir ortak duvarı olurdu. O dönemde, üst ve alt katta bulunan komşu kavramı henüz yoktu. Her bir yapıyı tek bir aile kullanırdı. Komşular yanlardaydı. Bunlar şimdiki gibi gruplar halinde inşa edilmezdi. Her aile kendi evini bağımsız olarak yapardı ve bu nedenle o döneme ait düzenli bir teras evler yapısından söz edemeyiz. 
1605 yılından 1612 yılına kadar, Fransa'nın Paris şehrinde, teras evler bir anda popülerlik kazandı. Dünyanın en eski ve günümüze kadar ulaşmayı başarmış teras evlerini bu nedenle Paris'te görebiliriz. Bu evlere tam Türkçe karşılığı olarak Paris Dikdörtgenleri denirdi. O dönemde, bu bölgedeki ismi tam bu şekildeydi ancak daha sonra farklı isimlerle de anıldılar. O dönemde, ön cephenin ferahlığına ve giriş çıkışların rahat olmasına Paris'te çok önem verildi. Bu dönem dışında Paris'te Haussmann'ın büyük yenileme projesi kapsamında 1852 ve 1870 yılları arasında teras evler yeniden ön plana çıktılar ve bolca inşa edildiler.
Britanya'da ise, teras evler, ilk olarak bir işadamı olan Nicholas Barbon tarafından büyük Londra yangını sonrası bolca inşa edildi. Bu girişimci tarafından inşa edilen teras evlerde yüksek çaplı kolonlar dikkat çeker. Bu kolonlar daha önce Britanya'da Grosvenor isimli yapıda tercih edilmişti. Muhtemelen bu yapıyı Nicholas Barbon örnek almıştı. Britanya'da bulunan daha eski teraslar daha çok Belgrave ve Carlton Teras evleri olarak bilinirler. Gürcistan yapı anlayışından etkilendikleri söylenebilir bu evlerin. Viktorya evresinin başlarında ise, teras evler bir tasarımın tekrarının diziler halinde sıralanması olarak algılanıyordu. Bu dönemde de bu evler daha çok işçiler için yapılırdı. Sanayi devriminin de aynı zamanda sembollerinden biri olan teras evler, toplu yatakhaneleri veya ailecek bir işyerine çalışan işçileri temsil ediyordu. Bu kişilerin en fazla istihdam edildiği sektör tekstildi. Bu teras stili, ingilterenin dört bir yanına sanayilerle birlikte yayıldı. Genelde bu evlerde yoğun bir nüfus barınıyordu. Teraslarda ise daha çok çamaşır yıkanır ve asılırdı. Bazen de işçiler terasları bir sosyalleşme alanı olarak kullanırdı. Ancak 2. dünya savaşından sonra İngiltere zenginleşti. Doğal olarak ingiliz işçileri de zenginleşti ve bu evlerin tamamı zamanla tek bir aile tarafından kullanılır hale geldi. Günümüze yakın bir zamana gelirsek, 2005 yılında,  günümüze kadar gelmeyi başarmış ve büyük çoğunluğu Viktoryan döneme ait olan evlerin restorasyonuna topluca başlandı. Bu evler artık çok değerli bir konuma geldi. Sıradan bir insanın satın alması şöyle dursun, kiralaması için dahi ciddi ücretler ödemesi gerekiyor.
Kuzey Amerika kıtasında da bu İngiliz ve Fransız çizgilerini bu evlerde görebiliriz. Belki biraz daha sentezi halindeler. Örneğin Kanada Montreal'da çok fazla sayıda teras ev vardır. Burada 19. yüzyıl komşuluğunu çok net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz. Günümüzde evlerin %62 gibi ciddi bir oranı bu evlerden oluşmaktadır bu bölgede. Toronto'da ise, daha çok eski toronto olarak bilinen bölgede, bu evlerden görmek mümkün. Diğer yandan Walnut Hall'da da teras evler bolca mevcuttu ancak gelişen inşaat endüstrisi nedeniyle çoğu yıkılarak yerlerine yeni binalar inşa edilmek suretiyle sadece fotoğraf karelerinde görülebiliyor. 
Amerika Birleşik Devletleri'nde de durum Kanada'da olandan farksız. Bu ülkede bu evler en yoğun şekilde 1799 ile 1820 yılları arasında inşa edildiler. Burada, teras evler, daha çok kasaba evleri olarak bilinirler ve bazı banliyölerde de görülürler. En çok bulundukları yerler şunlardır:
  • Baltimore
  • Philadelphia
  • San Francisco
  • Washington DC
Güney kısımlarda da bu evlerden az da olsa görülebilir. Bu evleri güneyde inşa edenlerde genelde kuzeydoğudan güneye göç etmiş olanlardır. 

Bu ülkeler dışında, sanayi devriminin bu sembol evlerini şuralarda da görebiliyoruz:
  • Yeni Zellanda
  • Singapur
  • Avusturalya
  • Malezya
Celal Erakman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.